Ben aptal! mıyım?


Zeki olmak bir ayrıcalık mı? Mantık ve akıl bize doğru yolu gösterir mi? Bazen bu soruların cevaplarının “Hayır” olması “Evet” olmasından daha mantıklı geliyor.

Hayatta başarıyı elde etmenin yolu aslında çok basit. Sırasıyla hayal kurmak, dua etmek ve istemek, çok çalışmak, kendine güven ve sabır. Gerisi sadece ayrıntı (planlama, olumlu tutum, iyi ekip, vs ). Benim aklımı karıştıran şey ise; günümüzde başarının nasıl tanımlandığı ve bu başarı için yaptıklarımız. Ve yaptıklarımızın yaşadığımız çevre ile fazla değil yüz yıl öncesine kadar olan çevreye göre ne kadar doğal olduğunu sorgulamak.

Düşünsenize bir asır öncesine kadar doğal olarak yaşayan insanlar vardı. Bu güne göre hemen hemen hiç teknoloji yok ve bugün köylerde yaşayan insanlardan daha doğal bir yaşam şehirlerin merkezlerinde yaşanıyordu.

Bu süreçten benim çıkardığım sonuç ise şehirleşmenin bizim kanımıza soktuğu ve bizi günden güne zehirleyen NORMALLEŞME sendromu. Çevremizle uyumlu yaşamaya çabalayan sosyal varlıklar olmamız sebebiyle bu normal olma yarışında, zaman zaman cezaevinde yaşadığımızı hissediyorum. Ve bende her mahkum gibi kendime sorular sormaya ve hayatını sorgulamaya başlıyorum.

Normal olan her zaman doğal mıdır? Tereddüt etmeden “Hayır” diyebilirim.

  • Eşcinsellik normal midir? Günümüzde evet. Doğal mıdır? Hayır.
  • Apartmanın otoparkında tavuk kesip yemek yapmak normal midir? Hayır. Doğal mıdır? Evet.
  • Solaryuma girmek normal midir? Evet. Doğal mıdır? Hayır.

Normal ile doğal olan şeyleri karşılaştırabileceğimiz o kadar çok şey var ki… Neresinden bakarsanız bakın, yaşantımızı normal şekilde yaşayarak doğamıza karşı geliyoruz. Kendi doğasını bozan ‘insan’ olan bizler ise yaşadığımız Dünyamızı katlediyoruz. Savaşlar çıkartıyor, kardeşlerimizi öldürüyoruz. Ağaçları kesiyor, kıçımızı siliyoruz. Sonra “DÜNYA BARIŞI” istiyoruz. Herkesin kardeş olduğunu ileri sürüyoruz.

Eskiden kendi yetiştirdiğimiz tarlalardan yiyeceklerimizi, kendi inşa ettiğimiz evlerden barınaklarımızı, kendi güttüğümüz hayvanlardan giyecek ve yiyeceklerimizi temin ederdik. Bugün ise; belirli insanlar inşaat yapıyor, belirli insanlar tarımla uğraşıyor, belirli insanlar teknoloji üretiyor vs…

Çalıştığımız en baba şirketler bize 2000–10000 lira maaş veriyor (bize bu maaşı verenlere milyonlarca dolar kazandırıyoruz), normal şartlar altında hayatımızı başkalarının ürettiklerini tüketerek ve toplumun bize farkında olarak ya da olmayarak şartlandırdığı şekilde geçiriyoruz. Ezberimizi bozmuyor, normal kalmaya özen gösteriyoruz.

Ama hiç bitmiyor. Savaşlar hiç bitmiyor. Açlıktan ölenler hiç bitmiyor. Kardeş hala kardeşi öldürüyor. Biz her gün hayatımızın daha iyi olması için çalışırken, Dünya hiç bir zaman iyiye gitmiyor. Biz aldığımız daha iyi bir evle, daha iyi olacağımız zannediyoruz. Ama hep daha iyisini istiyoruz. Alacağımız yeni telefona ne demeli! Dokunmatik ekran…Bir tuşla dünyanın bilgisine ulaşıyoruz. Hadi be! Yan komşumuzdan haberimiz yok, dünyaya bağlansan ne olur!

Bütün bunlar olurken, sorular ve cevaplar yeterince açıkken… tekrar soruyorum.

Ben aptal mıyım? Niye hiç bir şey değişmiyor. Niye bu duvarlar yıkılmıyor?

Sonra bir aşık sesleniyor….

İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır

Okumaktan mani ne, kişi Hakkı bilmektir

Çün okudun bilemedin, ha bir kuru emektir

O aşık bana sen hiç bir şey bilmiyorsun diyor. Sen APTALSIN diyor!

Ben ise; Normal olarak yaşıyor, Doğal olarak yeniliyorum kendime… bir daha… 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Marifetname'den Seğirmeler ve Anlamları

Eski Türkçe Sözlük

11-12-13-14-15-16